"İnsan özgür olmadıkça mutlu olamaz" (Dante)

7 Nisan 2015 Salı

Maskeli İnsanlar


Gerçek yüzünü merak ettiğim o kadar insan var ki... "Nasıl yani?" diyeceksiniz. Anlatayım:

Ben kendimi bildim bileli ikiyüzlü, başkalarının kuyusunu kazan, haksızlık yapan ve işi gücü çevresindekilere zarar vermek olan insanlardan nefret etmişimdir. Çocukluğumdan beri... O dönemlerde "mızıkçılık" olarak tabir edilirdi. Arkadaşlar içinde illa ki bir tane "orijinal" çıkar, oyunu bozardı. Olmadı gider, arkadaşlarını annelerine babalarına şikayet eder, haksız yere azar işitmelerine veya dayak yemelerine sebep olurdu. Hepimiz görmüşüzdür, yaşamışızdır. Şahsen ben böyle tiplemeleri küçükken döverdim. Kız erkek fark etmezdi. Mızıkçılık mı yaptı? Yapıştır tekmeyi. İlkel gibi durduğunu düşünüyordum. Ta ki büyüdükten sonra karşılaştığım mızıkçılara kadar...

İnsanlar küçükken neyseler büyüdüklerinde de o oluyorlar. Karakter doğuştan gelen bir olgu. Ben küçükken ne arkadaşlarımı satmayı ne de suçlu olduklarında ispiyonlamayı doğru bulmazdım. Hala da bulmam. Bana çok ters gelir böyle şeyler. Şimdiye kadar çevremdeki kimsede de pek rastlamamıştım. Fakat iş dünyasına atıldıktan sonra insanların ne kadar değişebileceklerine şahit oldum. "Çiğ süt emmiş" lafı az bile. Özellikle ispiyonlama meselesi... Hiç beklemediğim kişilerden hiç beklemediğim ispiyonlamalar yapıldığını öğrendim. İlk başlarda şaşırıyordum böyle durumlara; sonraları alıştım. Zamanla insanlardan beklentilerimi azalttım. Yani kim ne yaparsa yapsın artık şaşırmıyorum. Zira herkesten herşeyi bekliyorum. Neticede insanoğlu...

İspiyonlama dışında bir de çıkarcılık var. Sizi kullandıklarını düşünen uyanık geçinenler vardır mutlaka. Farkındasınızdır ama kırılmasınlar diye tepki göstermiyorsunuzdur. Onlarsa sizi kandırdıklarını düşünerek enayi yerine koymaya devam ederler. Tabi kendilerince... Kızdığım ikinci tip insanlar da bunlardır işte. Bir tekme de bunlar hak ediyor. Okul hayatı, iş hayatı, özel hayat... Büyüdükçe bu tiplemelerin farkına varıyoruz. Benim anlamadığım böyle insanlar bu tarz davranışları kendilerine nasıl yakıştırabiliyorlar? Çok garip. En çok merak ettiğim konu bu. İnsan neden kötü biri olur? Farkında mıdır, değil midir?

İspiyonlama ve çıkarcılık... İkisinin de ortak bir yanı vardır. İspiyoncu ve çıkarcı kimseler maske takarlar. Aslında çoğumuz maske taşırız. Maskesiz gezmeyiz. Gerçek kimliğimizi bir tek biz biliriz. Ailemiz bile bilmez. Yalnız kaldığımızda aklımızdan geçen fenalıkları bir tek ALLAH bilebilir. O bakımdan maske takanları fazla yadırgamıyorum. Ama maske koleksiyonu yapan insanlara sinir oluyorum. Çeşit çeşit portatif maskeleri vardır bu kimselerin. Ortama göre tip değiştirirler. Sizi kendi çıkar terazilerinde tartarlar. Onlara faydalıysanız ne âlâ... Değilseniz ikinci adıma geçerler. İspiyonlama... Yapacağınız en küçük kötü hareket, aleyhinize delil olarak kullanılır ispiyoncular tarafından. Ayağınızı kaydırmak için ellerinden geleni yaparlar. Çünkü onlara bir faydanız yoktur.

Maske takmak toplumlarda mecburîdir. Ancak bir özmaske vardır bir de sonradan edinilenler... Özmaskeler yarı şeffaftır. Gerçek karakterimizin büyük bir kısmını yansıtır. Geriye yalnızca görülmesini istemediğimiz tarafımız kalır. Sonra edinilen maskeler ise el emeğidir. İnsanın girdiği ortamlara göre taktığı maskelerdir. İyiyle iyi olur kötü ile kötü... Dindar ile dindar olur, sapkın ile sapkın... Çıkarı neredeyse maske oraya hastır. Ancak unutmamamız gereken bir şey var: Kim hangi maskesini takarsa taksın hepsinin bir kullanım ömrü vardır. Çıkarlar süresince takılı kalır. Çıkarlar bitince veya çatışınca maskeler düşer. Yani kimse aynı maskeyi uzun bir süre takamaz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder