"İnsan özgür olmadıkça mutlu olamaz" (Dante)

8 Nisan 2015 Çarşamba

Çınarın Baharı





Altı asırlık çınar...
Baltalandı, sarsıldı, köklerinin gittiği yerlere kadar dinamitler yerleştirildi. 
O kadar büyüktü ki tek bir infilak yetmezdi onu yok etmeye. Kalıntıları bile tehlikeliydi. Öyle ya, ya yeniden kök salıp filizlenirse? İşlerini her bakımdan sağlama almaları gerekiyordu.
Önce birinci cihan harbini başlattılar. Cephe cephe savaşmış, yine de dayanmıştı Büyük Çınar. Daha fazla baskı olmalıydı. Dıştan saldırıları yetmedi bir de içeriden kurtçuklar yemeye başladı Koca Çınarı... Dışarıdakilerin özenle yerleştirdiği kurtçuklar. Yavaş yavaş yedikleri için kimse fark edemedi zayıflamayı. Nihayetinde de her kurtçuk kendi yerleşim bölgesinde başına buyruk hareket eder oldu. Hayretler devam ediyordu. Çınar hala ayaktaydı. İçten çürümesine, dıştan yaralanmasına rağmen dimdik duruyordu. Büyüklük bunu gerektirirdi. Bir Çerkes atasözü şöyle der: "Madem ki ecel (ölüm) tektir. O halde o tek ecele (ölüme) yiğitlik kat". Aynen de böyleydi Çınar'ın gidişi. Yiğitçe, mertçe... Kendini yıkmaya çalışanlar gibi nâmertçe değil.

Aradan yıllar geçti. Çınarı yıkanlar dönem dönem köklerin yerlerini kontrol ettiler. Yeniden filizlenme var mı acaba, diye. Yoktu, uzunca bir süre de olmamıştı zaten. Köklerin gelişebileceği yerlere zehirler zerk etmişlerdi. Çınarın boy gösterdiği bölgeyi karış karış paylaşmışlardı. Geriye kendilerince faydasız bir alan bırakmışlardı. O da kendi aralarında çatışma yaşanmasın, Çınarın kalıntıları ile yandaşları güçlenmesin diye kalıntıları bölgeden çıkarıldı. Çınarın yerinde yalnızca onu yiyip bitiren kurtçuklar ve yabanî otlar kalmıştı. Uzun yıllar süren mücadele bitmişti. Çınar artık sonsuza kadar yok edilmişti... Ama bilmedikleri bir şey vardı. Çınarın yetiştiği bölge en verimli bölgeydi. Zaten Çınarın tohumu da buralarda atılmıştı. Sağlam ve verimli topraklardaydı yani. 

Talancılar "artık bitti" diye boş vermişlerdi. Kendilerince bitirmişlerdi (!). Çınarın yıkımını bir de kış mevsimine denk getirmişlerdi. Yıkılan Çınarın yeniden yeşermesi kara kışın da etkisiyle tamamen imkansızlaştırılmıştı. Kalmışsa bile tohumlar, kökler veya herhangi Çınar kalıntıları zerk edilen zehrin ve kara kışın etkisiyle ölmüş olabilirdi. 

Aradan zaman geçti. Çınar unutuldu. Zehir etkisini kaybetmeye başladı. Kara kış da yavaş yavaş bitiyordu. Şefkatli toprak yıllarca gölgesinde dinlendiği Çınara son bir iyilik yapmaya niyetliydi. Derinlerinde sakladığı tohumları yavaş yavaş yukarılara çıkarmaya başladı. Gizliden gizliye besledi onları. Çünkü o tohumlar kaliteli tohumlardı. Diğer sonradan yetiştirme "hibrit" tohumlar gibi değildi. Eski Çınarın gücüne birdenbire ulaşmalarını beklemiyordu tabi. Çınar bile altı asırda o hale gelmişti. Yavaş yavaş, sağlam beslenerek, doğru kaynaklardan beslenerek... Hemen baş göstermemeliydi tohumlar. Filizlendiklerini görürlerse anında çökerlerdi tepelerine. Zehirleri boca ederlerdi taze Çınarlara.  O yüzden zehrin etkisinin geçmesini ve kara kışın da bitmesini beklediler. 

Gün bugün...
Baharın müjdecisi kuşlar her yerde.
Bereketli toprak, kutlu yağmurlarla coştu. Sakladığı tohumları artık gün yüzüne çıkarmalıydı. Yeni Çınarlar köklerini yavaş yavaş salmıştı, gelişme dönemi başlamıştı artık. Çünkü zehir gücünü kaybetmiş, kara kış da bitmişti. Çınarlar büyüyecekti, büyümeliydi. Fark edildiklerinde onları kesmeye illa ki birkaç "oduncu" göndereceklerdir. Fakat oduncu hangi birini kessin? Tohumlar o kadar kaliteli, toprak o kadar verimli ki; oduncu her gününü Yeni Çınarları kesmekle geçirse ömrü gibi onlarcası gerekir. Bir değil bin oduncu gelse yine de yetmez. Ne yaparlarsa yapsınlar, Çınarların gelişmesi engellenemeyecek. Gelişen Çınarlar kökleriyle, dallarıyla birbirine kenetlenecek ve nihayet eskisi gibi Büyük bir Çınar teşkîl edecektir. 

Düşmanlar olacaktır.
Yıldırmaya çalışanlar olacaktır. 
Gelişimi engellemeye çalışanlar olacaktır. 
Yollara taş koyanlar olacaktır. 
Pes etmek yok, durmak yok. 

Ne diyor şair:

...
"Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
  Ey sevgili... "




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder